26 Temmuz 2010 Pazartesi

Yaşamın Ucuna Yolculuk-Tezer Özlü


sonunda genc kiz esyalarini paketlemisti. bunlarin arasinda en onemlileri bir kalem, bir pergel, bir de cikolata idi. onlar da aski erol’un ona biraktiklariydi. cikolata coktan bayatlamis, evi su bastiginda kalem de islanip sismisti ama pergelin uzerinde erol’un murekkepli parmaklarinin izleri hala duruyordu. ah onu ne kadar da cok ozlemisti. devlet memurlarinin rotasyon sistemi, son referandumla esnafa da getirilmis; erol’un kucuklukten beri sevdigi bakkallik meslegine baslamasi ancak sanliurfa’nin hilvan ilinin su anda adini hatirlayamadigi bir koyunde gerceklesebilmisti. su anda erol’un o ucra koyde cocuklara kalem, pergel ve cikolata satarkenki hayali gozlerinin onune geliyordu. ah erol, neden biraktin gittin beni?

artik yasamin ucuna yolculuga cikma zamaniydi. aldigi bileti, kdv fislerinin arasinda yazamayacagini dusundu. babasi yazabilir miydi? hmmm. otobus biletlerini yazabiliyordu ama ucak biletlerini yazamiyordu. dort kollu ile yapacagi yolculugun kdv’sinin geri alinip alinmayacagi konusu muallaktaydi. ucacakti, bu kesin ama karayolu ile gidecekti bir nevi. neyse. babasi bir arkadasina sorardi mutlaka.

erol yaninda olsaydi bu kadar yalniz hissetmezdi. son kez rotasyona kufretti ve yasamin ucuna giden o en kisa yolculuguna cikti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder